Finansal Kuruluşlar Derecelendirme Metodolojisi
  • A-
  • A
  • A+

Bağımsız finans şirketleri borç senedi ihraç etmek suretiyle elde edilen gelirleri bireylere (tüketici finans şirketleri) ve kurumlara (ticari finans şirketleri) hem teminatlı hem de teminatsız krediler şeklinde borç olarak verir. Mevduat kabul etme kabiliyetleri fon sağlama kabiliyetlerine büyük ölçüde katkı sağlayan ticari bankaların aksine, finans şirketlerinin finansman sağlaması neredeyse sadece kurumsal borçlanmalara ve kamu borç piyasalarına erişime dayanır. Sonuç olarak, kısa, orta ve uzun vadeli borç piyasalarına rekabetçi oranlarla erişim bu kurumların varlıklarını sürdürmeleri açısından kritik önem taşır.

Tarihsel olarak, finans şirketi sanayisi, tüketici piyasaları ile ticari piyasalarda, ticari bankaların hakim olduğu yaygın borç verme dışında küçük kredi sağlama alanları oluşturmuştur. Ancak sermaye piyasalarının süregelen gelişimi ve küresel rekabet, ticari bankaları, geleneksel olarak finans şirketlerinin faaliyet alanını oluşturan ve daha yüksek kârlılığı olan borç verme faaliyetlerine yönlendirmiştir. Benzer piyasa baskıları ve olanakları sonucunda, diğer geleneksel olmayan rakipler de bu mücadeleye dahil olmuşlardır. Sonuç olarak, piyasa payına yönelik karmaşanın içinde fiyatlandırma ağır ve çoğunlukla da akıldışı baskılara maruz kalmıştır.

Buna karşılık, finans şirketleri işletme stratejilerini yeniden değerlendirmek zorunda kalmış ve çoğu optimal yönetsel ve ekonomik verime ulaşmada güçlük çekmiştir. Bu da pek çok şirketin yeniden yapılandırılması ya da satılmasını hızlandırmıştır.

Küçük Piyasa Alanlarının Savunulması

Hemen hemen tüm finans şirketleri ticaret hatlarının daha fazla rekabet baskısına maruz kalması ile birlikte, stratejik girişimleri savunmak ve bunların her birini gerekli kaynaklarla desteklemek başarıya ulaşmak için bir zorunluluk haline gelmiştir. İşin tüketicilerle ilgili yönünde ise, çeşitli ürünlerin sunulmasında rekabet edebilme kabiliyeti çoğunlukla işletme etkinliği ve ölçek ekonomileri ile belirlenmektedir. Örneğin, pazarlama ve işlem maliyetleri, kredi kartı işinin daha düşük maliyetli üreticiler üzerinde yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde, tüketici finans sanayisinin geleneksel dağıtım bel kemiği –mağaza – ön kredi ofisi – daha etkin olan tele pazarlama ve posta yoluyla satış yöntemleri ile mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Geniş şube ağlarını koruma yoluna giden şirketler, üretkenliklerini arttırma baskısı altında olacaklardır.

Ticari finans alanında ise, çekirdek işletmeler karşısında “rastgele yayılım” yaklaşımı, hedefe yönelik pazarlamanın giderek daha fazla popülerlik kazanması ve küçük piyasa alanlarının oluşturulmasında görülmektedir. Bu stratejinin bir parçası olarak, ticari finans şirketleri belirli bir sanayi ya da ekipman türünde güçlü bir mevcudiyet ve uzmanlık oluşturmaktadır. Bu da küçük piyasa oyuncusunun daha uzmanlaşmış hizmet sunmasına olanak tanımaktadır.

Bu ticari finans şirketleri genellikle finansman ya da kiralama hizmetlerini en düşük maliyetle sağlayanlar değildir. Ancak çoğu durumda, müşteri için fiyatlar ikinci planda kalmakta ve yüksek kalite ve uzman hizmet son derece büyük önem taşımaktadır. Bir leasing şirketinde sanayi ve ekipman uzmanlığı aynı zamanda daha başarılı ve etkili bir yeniden pazarlama kabiliyeti sağlayarak kaydedilen kalıntı değerlere nispeten daha yüksek oranlarda gerçekleşen ekipman değerlerine yol açar. Bu kalıntı değerler ise kiraya verilen ürünü rakiplerine göre daha saldırgan bir şekilde fiyatlandırma olanağını tanır ya da piyasa payını arttırması veya en azından koruması için daha yüksek bir hizmet seviyesi sağlar.

Ancak küçük piyasa alanı stratejisinin olumsuz yönleri de bulunmaktadır ve bunlardan en belirgin olanı da yoğunlaşma riskidir. Belirli bir sektöre ya da özel bir ekipman türüne yönelmek, söz konusu sanayide bir gerileme ya da ilgili ekipman değerlerinde düşüş olması halinde, finansal kuruluşun temel faaliyetlerini sürdürebilme yeteneği kısıtlanabilecek veya mali bünyesini tehdit ederek kuruluşun risk profilinde önemli değişiklik yapabilecek düzeyde büyük kayıplar yaşamasına sebep olabilecektir.

Varlık Kalitesi

Varlık kalitesi, - bankalarda da olduğu gibi - bir finans şirketinde kredi riskinin değerlendirilmesi sırasında öncelikle göz önüne alınır. Ancak tipik olarak finans şirketi varlıkları ile ilişkili daha yüksek marjlar ve bununla orantılı daha yüksek risk düşünüldüğünde, varlık kalitesini belirli bir varlığın genel maliyet kârlılığından ya da söz konusu varlığı tedbirli bir şekilde desteklemek için ihtiyaç duyulan sermayeden ayırmak imkânsızdır. Bu hayati önem taşıyan ilişkilerin anlaşılması, finans şirketinin alacaklarının analiz edilmesi ile başlar.

JCR ER finans şirketi portföylerini hem nitel hem de nicel temele dayanarak analiz eder. Nitel analiz, alacakların türü, karışımı ve çeşitliliği açısından portföyün bileşimini incelenmesini ve büyüme beklentilerinin değerlendirilmesini kapsar. JCR ER, üstlenme standartlarının yanı sıra alacakların, tüketici veya ticari ve teminatlı veya teminatsız olmaları gibi temel özelliklerini değerlendirir. Portföyün hem mutlak hem de nispi temeldeki ölçüsü diğer bir önemli değerlendirme unsurunu oluşturur. Coğrafya, müşteri tabanı, ürün türü, imalatçı ve tedarikçi açılarından çeşitlilik içeren bir portföyün riski daha azdır. Yönetimin yoğunlaşma ile ilgili felsefesi, büyüme planları ile birlikte gözden geçirilir. Son olarak, portföyün temel özellikleri hem büyüme hem de daralma dönemleri boyunca incelenir.

Nitel analizin bir parçası olarak, JCR ER, alacakları, temerrüt, elden çıkarma ve geri kazanım durumlarına göre ölçer. Finans şirketlerinin bu kategorileri tanımlamada geniş serbestiye sahip olmaları nedeniyle, karşılaştırmaların anlamlı olabilmesi için ödemenin tanımı, elden çıkarmalar, uzatmalar ve yeniden düzenlenen faaliyetlere ilişkin politikaların açıklamaları son derece önemlidir. Zararlar için ayrılan yedeklerin yeterliliğinin belirlenmesinde, JCR ER, belirli portföy özellikleri için yedek kapsam seviyeleri ve eğilimlerini emsal gruplarınki ile karşılaştırır. Yedeklerin oluşturulma yöntemi değerlendirilir. Yedek yeterliliği, üstlenme standartları, portföy karışımı ve ekonomik ortamın ışığı altında değerlendirilir.

Kaldıraç

Kaldıraç ya da özkaynağın sermaye tabanı ve yedeklerle ilişkili borç tutarı, derecelendirme sürecinde hayati önem taşıyan bir faktördür. Kaldıracın analiz edilmesi sırasında, JCR ER, belirli bir finans şirketi için karma varlık riski profiline ulaşmak için bir yapı bloğu yaklaşımından yararlanır. Sanayi genelinde elde edilen verilerin kullanımıyla çeşitli alt portföylerin nispi riskleri türetilir. Bunun sonucunda, her bir derecelendirme kategorisi için her alt portföyün kaldıraçlı olma özelliği ortaya çıkarılır. Kaldıraç kurallarının genel başlangıç noktaları olduklarına dikkat etmek gerekir. Gerçek firmaya özel kurallar, -nitel ve nicel - birbiriyle ilişkili tüm faktörlere dayanır.

Varlık – Borç Yönetimi

Varlık – borç fonksiyonunun incelenmesinde, JCR ER net faiz marjı ve fiyatlandırma yapısının içerdiği esnekliğin seviyesi, eğilimi ve istikrarını değerlendirir. Her mali kurumda olduğu gibi, yönetimin faiz oranı değişikliklerinin kâr üzerindeki etkisini ölçme yöntemleri, kabul edilebilir risk seviyelerine ilişkin toleransları ve bu risklerin ılımlı hale getirilmesi için kullanılan teknikler tartışılır ve gözden geçirilir.

Tarihsel olarak, finans şirketleri sadece finansman bonosu ve vadeli borç piyasalarından, çoğunlukla da beklenen varlık vadelerine uygun olacak şekilde belirlenen merdivenli vadeli borç yapısına göre borçlanmışlardır. Borç yapısında meydana gelen değişiklikler genellikle faiz oranı devirleri değiştikçe kısa ve uzun vadeli borç karışımında oluşacak kaymalarla sınırlıdır. Orta vadeli borç piyasasının gelişimi bu konuda daha fazla esneklik sağlamıştır.

Fon kaynaklarının çeşitliliği, likidite ve finansman istikrarı sağlanması açılarından yararlıdır. Finans şirketlerinin yatırım portföyleri olmaması nedeniyle bu şirketlerde varlık yönetiminin bu boyutu bulunmamaktadır. JCR ER, bilançonun içerdiği likiditeye karar vermek amacıyla borç yapısı vadelerini hem varlık vadeleri hem de beklenen nakit akışları ile karşılaştırmalı olarak gözden geçirir. Bir firmanın, banka hatları ya da menkul kıymetleştirilmiş ya da teminatlandırılmış borçlanma düzenlemeleri oluşturma potansiyeli gibi borçlanma kapasitesi de ayrıca tartışılır.

Kârlılık

Artan rekabet ve vergi kanunu değişiklikleri, geleneksel olarak finans şirketleri tarafından geliştirilen faaliyetlerden elde edilen kârları aşağı çekmektedir. Bu şekilde, kârlılık işletme verimi, portföy kalitesi ve marjın korunmasına giderek daha bağımlı hale gelmektedir. Kârlılık tarihsel temele dayanarak ve emsallerle karşılaştırılmak suretiyle gözlemlenir. Büyüme oranları, kârlar, yayılımlar ve getiriler incelenir. En önemli oran olan varlıkların getirisi risk ve ödül çerçevesinde gözden geçirilmelidir. Bu özellikle, elde edilen kârlar üzerindeki rekabetçi baskıların pek çok finans şirketini, borç verme faaliyetlerini daha yüksek risk içeren kesimlere yayılacak şekilde genişletmeye zorlaması nedeniyle önemlidir. İşletme verimi, bir firmanın yoğun fiyat baskısı içeren bir ortamda kâr üretme kabiliyetinin daha önemli bir ölçüsü haline gelmektedir. JCR ER, işletme veriminin kârlılık analizinde giderek daha fazla kilit önem taşıyan bir değişken haline gelmesini beklemektedir.

Mülkiyet / Bağlılık

Bir destek anlaşması aracılığıyla ana şirketin gücünden yararlanan bağımlı olmayan bir finans bağlı kuruluşu, derecelendirmesinin kendi başına elde edebileceğinden daha yüksek bir seviyede, çoğunlukla da ana şirketin derecelendirme seviyesine eşit olacak şekilde gerçekleşmesini sağlayabilir. Sonuç olarak, bağlı kuruluş, kredi kalitelerini koruyabilmek için daha sıkı kurallar çerçevesinde faaliyet gösteren diğer bağımsız finans şirketlere göre rekabet avantajı kazanır.

Yüksek bir derecelendirmeyi garantileyecek hiçbir standart destek anlaşması yoktur. Ancak en sık rastlanan anlaşmalar asgari net değerin ve gelir ve sabit ücret kapsamının korunması koşullarını içerir. Bunların genellikle azami borç – özkaynak oranı ile asgari cari varlıklar – cari borçlar (likidite) oranını belirleyen hükümleri bulunmaktadır. Ayrıca, ana şirketin bağlı kuruluşun %100 mülkiyetini koruyacağı garantisi de mevcuttur.

Destek anlaşmaları kapalı ya da açık uçlu anlaşmalar şeklinde olabilir. Kapalı uçlu anlaşmaların azami dolar katkı sınırı ya da bir fesih tarihi bulunur. Açık uçlu anlaşmalar ise dolar katkısı üzerinde hiçbir sınırlama getirmez ve bu nedenle daha kârlı oldukları düşünülür. Ancak, JCR ER, bir ana şirketin bağlı kuruluşlarına açık para yatırımı sağlamasının yasal olarak sınırlandırılabileceğini kabul etmektedir.

Resmi destek anlaşmaları olmayan ancak ana şirket desteği geçmişine sahip bağımlı olmayan finans bağlı kuruluşları da kendi başlarına gösterecekleri performansın sağlayacağından daha yüksek derecelendirme elde edebilirler.